Safran, süsengiller familyasından, sonbaharda çiçek açan, 20–30 cm boyunda, çiğdem cinsinden soğanlı bir kültür bitkisi ve bu bitkiden elde edilen baharat. Bitkinin yaprakları şeritimsi, mor çiçekleri üç tepeciklidir. 

Safran Nedir?

Özellikleri

Toprak üstü tek yıllık, toprak altı ise çok yıllık olan bir bitkidir. Bitki çiçek açıp gelecek yılın soğanını verdikten sonra, toprak üstü kısmı kurur. Safran, saçak köklü olup tek bir soğan, iriliğine bağlı olarak değişmekle beraber 1-12 çiçek verebilmektedir. Ekonomik değeri haiz olan dişi organları (stigmaları) çok kuvvetli aromaya ve de renk verme gücüne sahiptir. Stigmalar boyar özelliği ile her türlü dokuma ürününde, işlenmiş gıdalarda, yemeklerde (tatlılar, pilavlar vs.), kozmetik sanayinde tercih edilen bir bitki olmuştur.

Besin Değeri

Uçucu yağ oranı, yapılan çeşitli çalışmalarda %0.3 ila %1.5 arasında değiştiği sonucuna ulaşılmıştır. Uçucu yağ bileşenleri içerisinde ise en fazla safranal bulunmaktadır. Bitkinin renk verme gücünü gösteren krosin bileşiğinin içeriği yetiştirildiği yere ve de kurutulma usulüne göre değişmekle beraber %15.0 – %27 arasında değişebilmektedir.

100 gramındaki ortalama;

  • 11.9 g su,
  • 11.43 g protein,
  • 111 mg kalsiyum,
  • 11.1 mg demir,
  • 148 mg sodyum,
  • 1724 mg potasyum ile C ve B6 vitaminleri bulunmaktadır.

Ekonomisi

Ticari değerini artıran en önemli etken madde; altın sarısı / turuncuya yakın kızılımsı rengi veren krosin adlı doğal bileşiktir. Çok güçlü bir bileşik olan krosin sayesinde yaklaşık 1 ölçü safran, 100.000 katı kadar suyu boyayabilmektedir. Asıl ekonomik değeri haiz kısmı olan dişi organlar yani kırmızı stigmalar olup, sarı renkteki erkek organların ve taç yaprakların pazar değeri düşük olsa da üreticiye yan bir gelir sağlaması ile yine de değerlendirilmektedir.

Kullanım alanları: baharat, bitkisel kapsül, içecek (çay), cilt kremi, parfüm, ilaç (antidepresan), alkol, lokum, kolonya, reçel olarak çeşitlenmektedir. 

Faydaları:

Antioksidan ve anti-inflamatuar etkiler gibi önemli biyolojik özelliklere sahiptir. Safran ve ana bileşenlerinin beyin, kalp, karaciğer, böbrek ve akciğer dahil olmak üzere farklı dokulardaki koruyucu etkileri, hayvan çalışmalarında bazı toksik maddelere veya ilaçlara karşı doğrulanmıştır. 

Depresyon ve Anksiyetede Ekstraktı

Ekstraktının depresyon ve anksiyete bağlamında etkili olduğu bulunmuştur. Bu amaçla anksiyete ile ilişkili hafif ila orta derecede uyku bozukluğu gösteren deneklerde randomize çift kör kontrollü bir çalışma yürütülmüştür. 66 denek 6 hafta boyunca plasebo (maltodekstrin) veya safran özü (günde 15,5 mg) ile desteklendi. 6 haftalık safran takviyesi, aktigrafi ile değerlendirilen yatakta artan süreye, LSEQ anketi tarafından değerlendirilen uyku kolaylığının artmasına ve PSQI anketi tarafından değerlendirilen iyileştirilmiş uyku kalitesi, uyku gecikmesi, uyku süresine yol açarken, bu parametreler plasebo alanlarda ise değişmedi. Sonuç olarak, safran ekstraktının uyku süresini ve kalitesini iyileştirmek için doğal ve güvenli bir beslenme stratejisi olabileceğini düşündürmektedir.

Anti-diyabetik potansiyeli

Klinik çalışmalar, safranın metabolik faktörlerin iyileşmesi, glisemik kontrol, lipid profili, oksidatif stres ve inflamasyon dahil olmak üzere diyabetik hastalar üzerinde çoklu olumlu etkilerini ortaya koydu. Ayrıca kardiyovasküler sistemde safran bileşenlerinin faydalı özellikleri tespit edilmiştir. Diyabetik hastaların depresyon, anksiyete, uyku kalitesi ve yaşam doyumunun yanı sıra kan basıncı durumu ve pulmoner fonksiyon. Ayrıca, klinik çalışmalar ve hayvan çalışmaları, aerobik egzersizle birlikte safran tüketiminin sinerjik etkilerini bildirmiştir.

Bileşenlerinin hiperglisemi, dislipidemi ve insülin direnci dahil olmak üzere diyabetik hayvanların metabolik durumu üzerindeki yararlı etkileri de çoklu çalışmada doğrulanmıştır. İn vitro çalışmalar, PC12, mikroglial ve iskelet kası hücreleri dahil olmak üzere farklı hücreler üzerinde safran bileşenleri kullanarak aynı anti-diyabetik etkileri doğruladı. Bu etkilerin altında yatan mekanizmayı ortaya çıkarmak için sağlam bir tasarıma sahip daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Diyabetik hastaların tedavisi için en uygun dozaj hakkında daha ayrıntılı bir sonuca ulaşmak için daha fazla homojenliğe ve tutarlı alaylarına sahip popülasyonlarda gelecekteki klinik çalışmaların yapılması gerekmektedir.

Crocin Moleküllerinin Anti-Depresan Özellikleri

Terapötik etkileri olan C. sativus Linn’inden elde edilen değerli bir bitkidir. Farmakopelerde anti-depresan, anti-kanserojen ve uyarıcı ajan da dahil olmak üzere çeşitli etkili olduğu tanımlanmıştır. Safranın terapötik etkileri, biyoaktif moleküllerinde, özellikle de krosinlerde barındırılır. Yaprağı ekstraktlarının deneysel olarak elektriksel alan stimülasyonunda kasılma tepkisini etkilediği gösterilmiştir. Diğer araştırmalar, ayrıca monoaminlerin geri alımını inhibe ettiğini, N-metil-d-aspartat antagonizması sergilediğini ve beyin kaynaklı nörotrofik faktör sinyalini iyileştirdiğini göstermektedir. İn vitro çalışmalar, PC12, mikroglial ve iskelet kası hücreleri dahil olmak üzere farklı hücreler üzerinde safran bileşenleri kullanarak aynı anti-diyabetik etkileri doğruladı.  Bir dizi deneysel çalışma, safran/krosinin depresyon bozukluklarının tedavisinde fluoksetin ve imipramin ile benzer şekilde etkili olduğunu buldu. Safran ve krosinler depresif bozukluklarla mücadelede doğal bir çözüm önermektedir.

Kronik stres ve Alzheimer’da (AD) Kullanımı

Kronik stres ve yüksek seviyelerde glukokortikoidler, beyinde ve özellikle öğrenme ve hafıza da dahil olmak üzere bilişsel işlevlerde kilit rol oynayan önemli bir limbik sistem yapısı olan hipokampüste işlevsel ve yapısal değişiklikler üretir. Alzheimer hastalığı (AD), genellikle yavaş başlayan ve zamanla kötüleşen kronik bir nörodejeneratif hastalıktır. Gerçekten de bilişsel işlev bozukluğu, nöronal atrofi ve sinaptik kayıp hem AD hem de kronik stres ile ilişkilidir. Son klinik öncesi ve klinik çalışmalar, kronik stres, bilişsel gerileme ve AD gelişimi arasında olası bir bağlantı olduğunu vurgulamıştır.

Tau proteininin, stres ve glukokortikoidlerin AD patolojisinin gelişimine yönelik nörodejeneratif etkilerinin temel bir aracısı olduğu öne sürülmektedir. Hayvan ve insan çalışmalarından elde edilen son bulgular, safran ve ana kurucu krusinin kronik stres kaynaklı bilişsel işlev bozukluğuna ve oksidatif strese karşı etkili olduğunu ve AD’de yavaşlayan bilişsel gerileme olduğunu göstermiştir. Asetilkolinesteraz aktivitesi üzerindeki inhibe edici etkiler, beta-amiloid proteininin amiloid plaklarına ve tau proteininin nörofibriler karışıklıklara toplanması ve ayrıca antioksidan, antienflamatuar ve sinaptik plastisite etkilerinin teşvik edilmesi, safranın nöroprotektif etkilerini açıklamak için olası mekanizmalar arasındadır. Yeni kanıtlar, kendi ve ana bileşeni krosin’in AD ve stresle ilgili bozukluklarda biliş iyileştirmesi için umut verici bir hedef olabileceğini göstermektedir.

Safran Yaprağı

Safran yaprağı, yüksek düzeyde üretilen ancak uygulanmayan ve atılmayan safran işlemenin ana yan ürünüdür. Yaprağı, mineral ajanlar, antosiyaninler, flavonoidler, glikozitler, alkaloidler ve kaempferol gibi çeşitli bileşikler içerir. Safran yaprağı daha ucuz olduğundan farklı amaçlar için uygun bir kaynak olarak kabul edilebilir. Bu derlemede safran yaprağının anti-bakteriyel, anti-spazmodik, immünomodülatör, anti-tussif, anti-depresan, anti-nosiseptif, hepato-koruyucu, reno-koruyucu, anti-hipertansif, anti-diyabetik ve anti-oksidan aktivite gibi farklı farmakolojik özellikleri tanıtıldı. Bu özelliklere göre safran yaprağı bazı hastalıklarda alternatif veya tamamlayıcı ilaç olarak kullanılabilir.

Meraklısına: Ziraisi

Zirai yetiştiriciliği için yarı-kurak / Akdeniz iklimi oldukça idealdir. Yağışlı bir ilkbahar devresi ile sıcak ve de çok az yağışlı (hatta kuru) bir yaz devresi oldukça önemlidir. Özellikle çiçeklenme döneminde kuru ve güneşli havalar safran için aranan bir özelliktir. Bitki, yazın uyku dönemine girer, asıl gelişme devresi ise sonbahardır. Esasında geniş bir sıcaklık aralığına tolerans gösterebilen bir bitki olan safran, maksimum (40°/45°C) ile minimum (-15°/-18°C’ye) kadar dayanabilmektedir. Bitkinin çiçeklenmesi için optimum sıcaklık isteği 17°C’dir. Safranın üretilmesi için yıllık 300 mm’lik yağış yeterlidir. Nitekim su isteği fazla olmayan bir bitki olması nedeniyle de ayrıca cazip bir tarım ürünüdür.

İspanya (Sardunya)’da 400 mm, Yeni Zelanda’da 300-400 mm, Eskişehir ’de 300-450 mm, Yunanistan’da 500 mm ve İtalya (Navelli Yaylası)’da 700 mm yağışlı koşullarda çoğu zaman sulama yapılmadan başarılı bir şekilde ziraatı yapılabilmektedir. Fakat yağışların yetersiz olduğu ülkelerde safran ziraatı yapılmak isteniyorsa sulama zorunludur. Özellikle de soğan dikimini takiben beklenen yağışlar gerçekleşmediyse mutlaka sulama yapılmalıdır. Toprak isteği bakımından organik maddece ve kalsiyum açısından zengin, kumlu-tınlı topraklar bitki gelişimi için oldukça idealdir.

Toprak drenajının iyi olması da ayrıca önemlidir. Toprak pH değeri ise 7-7.5 civarında olmalıdır. Safran yetiştirilecek arazinin bir sene önce nadasa bırakılmış olması, yabancı otlardan bütünüyle temizlenmiş hale getirilmesi verim ve kalite açısından çok önemlidir. Safran ekilecek sahaya öncesinde diğer yumru bitkiler (patates, şekerpancarı gibi) ekilmemiş olmasına dikkat edilmelidir. Safran ziraatında en yaygın ve ideal bitki besleme organik gübreyle yapılmaktadır. Bu noktada yanmış (sönmüş) ahır gübresi en çok tercih edilen bitki besin maddesidir. Dekar başına ortalama 2-3 ton organik gübre kullanımı yeterlidir.

Kısır olduğundan tohumlarla değil, kormlar ya da yaygın olarak ifade edildiği şekliyle soğanlarla çoğaltılır. Aynı zamanda safran ziraatının en önemli girdisini de soğan tedariki oluşturmaktadır. Bir safran soğanından iriliğine bağlı olarak yılda 3-4 soğan, 3 yıllık süreçte de ortalama 10-12 kadar yavru soğan elde edilebilmektedir. Yavru soğanlar yaz devresi (haziran-temmuz aylarında) sonrasında hasat edilir.

Hasat takvimi çok önemlidir. Çiçekleri en fazla 48 saat süreyle yaşadıkları için hızlı olmak çok önemlidir. Günün ilk ışıklarıyla birlikte safran hasadına başlanmalıdır. Safran ziraatında en zahmetli aşama hasat sürecidir. Safran hasadı 2 aşamalı olup; öncelikle sabah erkenden çiçeklerin toplanması, öğleden sonra da çiçeklerin stigmaları, stamanleri ve taç yapraklarının ayıklanması şeklinde işlem tamamlanır. Çiçeklerden stigmalar çok hassas bir şekilde ayrılmalıdır. Bunun için de cımbız, makas veya usta biri tarafından tırnak yardımıyla stigmalar ayrılır. Çiçeklerini ayırma işlemi kırmızı renkli dişi organ(stigma), sarı renkli erkek organ (stamen) ve mor renkli taç yapraklar( petal) olacak şekilde gerçekleşir.

Benzer Gönderiler